Likya Keşif Rehberi

Çukurbağ – Pınarbaşı 

Phellosakadar yer yer dikenli bir patikada ilerleyen yol, yeni yol çalışmaları nedeniyle bazı kısımlarda oldukça belirsiz hale gelmiştir. Tepeye hafif bir tırmanış ile Phellosun ilk kalıntılarını görünür ve ardından patika, bizi şehrin girişine doğru götürür. Şehre girmeden yanından Çukurbağa doğru yönelir. Çukurbağa kadar dik olarak birkaç km boyunca inişdevam eder. Köy camisinden de aşağıda köy merkezine girilir. Köyde market bulunmaz ancak birkaç yerde kuyu suyu kullanılabilir. Çukurbağ içinden geçen Likya yolu, uzun düzlükler ve tarlaların ortasından geçerek Kaş İlçesini tepeden gören bir noktaya ulaşır.

Phellosdan aşağı Çukurbağ yönünde inerken, yoldan ayrılmadan Pınarbaşı yerleşimi ve daha güneydeki Pınarbaşı ismiyle tescil edilmiş harabeler görülebilir.

Gökçeören – Gökdere

Gökçeörende konaklama ve yemek-içme suyu ihtiyaçları için yerel halk imkan sağlamaktadır. Gökçeörenden itibaren asfaltta bir süre ilerleyen yol, daha sopnra toprak yoldan dere yatağına paralel olarak devam eder. Tatlı bir meyille uzun süre inişten sonra, karadere denilen yaz kış akan dereyi gördükten sonra derenin karşısında tepeye doğru tırmanış başlar. Birkaç saatlik bir tırmanışın ardından önce bir düzlük, sonrada terk edilmiş birkaç eve görülür. Ardından kamp için müsait bir alan ve suyun olduğu , büyük bir çınar ağacının bulunduğu bir yer göze çarpar. Bu noktadan sonra, yeni yol çalışmaları nedeniyle Likya yol işaretleri büyük oranda silinmiştir. Bazen toprak yol , yer yer patika olarak devam eder.

Hacıoğlu yerleşiminden kuzeydoğu yönünde 7-8 km patikalardan ilerlenecek olursa Kandyba antik yerleşimi de görülebilir.

Kalkan-Bezirgan-Sarıbelen

Akbelden Bezirgana doğru 3-4 km boyunca asfalttan ilerleyerek Kalkanın manzarası eşliğinde ilerlenir. Yol üstündeki eski su sarnıcından sola sapılarak taşlı patikadan tepeye doğru zigzaklar çizerek tırmanma başlar. Dik ve yorucu bir tırmanış olabilir. Zirvenin ardından taşlı yollardan yürüdükten sonra eski ama hala kullanılan tahıl ambarları görülür. Bezirgan köy meydanına kadar asfaltta ilerlenir. Kalkan ilçesinden sonra içme suyu ancak Bezirgandaki çeşmelerden temin edilebilir. Ayrıca merkezde temel alışveriş için market bulunur. Bezirgandan çıkıp anayola doğru tırmanma başlar. Ana yolun yanındaki toprak yoldan Tv vericisine dogru ilerleyip, biraz yürüdükten sonra toprak yoldan patikaya geçip çalılıkların arasından iniş başlar. Bu kısımda Lİkya yol işaretleri yer yer silinmiştir. Dolanarak tekrar asfalta inince Likya yolu tabelasını görülür. Ekinlik alan içerisinden Sarıbelen yönünde ilerlenir. Sarıbelen yerleşiminde market ve ayrıca çeşme bulunur. Asfalttan ayrılıp köyün üst tarafına doğru tırmanan patika ile tekrar asfalta bağlanır. Bir miktar ilerledikten sonra yolun sağ tarafından tepeye dogru patikadan devam edilir. Kısa bir ormanlık alandan sonra Alacaambar tepesinin ardındaki düzlüğe varılır. Toprak yola bağlanan patika , yükselerek birkaç düzlük ve ağıl geçtikten sonra Gökçeörene kadar küçük tepe ve düzlükler aşılarak devam eder.

Akbel – Delikkemer – Patara

İslamlar (podamya) yerleşiminden 1 km kadar güney yönde asfalt yol üzerinde ilerleyen yol Akbele ulaşır. Akbelde mezarlıktan sağa; camiye doğru giderken ilk aradan sola, sonraki ilk aradandan sağa sapıp okulun yanındaki yoldan düz ilerleyen patika , Antalya asfaltından hemen karşıya geçince delikkemer tabelası çıkar. Akbelden bu noktaya kadar asfalt yolda ilerleyen yol, sonrasında çalılık içerisinden 6 km boyunca Kınık-patara ovasını seyrederek ilerler. Delikkemere varılınca yol ikiye ayrılır. Biri Kalkana dogru giderken, diğeri Patarayadogrudelikkemere paralel bir şekilde ilerler. Kemerin yanından geçip Patara tabelası görülür. Sol taraftaki toprak yolda Likya yol işaretleri yer yer silinmiştir. Sol tarafında Fırnazkoyu ve Kalkan manzarası görülür. 2-3 km düz gittikten sonra yol yokuş aşagızigzaklar çizerek ilerler ve sonunda Pınarkürüne varılır. Burada yaz kış faal bir çeşme bulunur. Kalkan açıklarındaki adalarının manzarası eşliğinde inişli çıkışlı yol, çam ve yer yer zeytin ağaçları altında ilerleyerek Patara kumsalını gören bir tepeden aşağı doğru birkaç km inen yolda Patara tabelası görülür. Sol taraf, Patara ve Gelemiş yerleşimine, sağ taraf ise bahçe ve dere yatağından yukarı çıkarak , 10 km lik toprak bir yoldan çam ormanı içerisinde tekrar Delikkemere ulaşır.

Çayköy-Üzümlü-İslamlar

Çavdır yerleşiminin güneyindeki üç yol sapağıdnan sağa doğru yönelince, önce mezarlık daha sonra toprak yoldan devam edilerek zeytinliklerde tepenin üzerine doğru çıkar. Vadide eski bir Roma köprüsü dikkati çeker. Çayköy yerleşiminin üzerinde, Lİkya patikası köy yoluna çıkar. Bir müddet sonra tekrar patika başladığında su kanallarına paralel olarak devam eder. İkinci bir Roma köprüsü geçildikten sonra çam ağaçları altındaki toprak yoldan devam eder. Ormanlık alanın sonunda sık dikenli bir alandan geçilir. Özellikle bu bölümde mümkünse pantolon ve tozluk kullanılması önerilir. Yer yer doğal patika, bazı bölümlerde ise asfalt üzerinde devam eden Likya yolu, İslamlar yerleşimindeki inişin ardından birkaç km sonra Akbel’e ulaşır. Paftada, Likya yolu üzerinde sadece Üzümlü  yerleşiminde market bulunur. İslamlar yerleşiminde ise, konaklama imkanı sağlayan bir işletme ile ayrıca  Likya patikasına pekte yakın olmayan bir market bulunur. Üzümlü yerleşiminden 2 km sonra ve 4 km sonra patika üzerinde iki farklı çeşmeden içme suyu sağlanabilir. Üzümlü yerleşiminden sonraki dere yatağından yukarı doğru çıkarak Likya yolundan sapılırsa, Yeşilce yerleşimine kadar dere yatağında dört farklı noktada harabeler bulunmaktadır.

Kumluova-Letoon-Kınık-Xantos-Çavdır

Kumluovaya gelmeden , kumluk arazide yer yer okaliptus ağaçları ve fundalıkların içerisinde, çeşmenin olduğu yerden sola devam eder. Bu çeşmenin suyundan içilmesi tavsiye edilmez. Bir süre sonra köprüyü geçen patika, artık sıklıkla seraların olduğu Kumluova – Gerenovası yerleşimlerine doğru yönelir. Yol üzerinde Letton harabeleri görülür. Letoon harabelerinden sonra doğuya yönelince, Eşen ırmağının kıyısına kadar devam edilir. Eşen ırmağına paralel olarak kuzey yönünde devam eder. Karaköy ve köprünün diğer tarafındada Kınık yerleşimleri görülür.

Belcekız – Gavurağılı – Kumluova

Bel yerleşiminden güneydoğuya doğru ayrılan toprak yoldan birkaç km. ilerde sağa doğru ayrılan Likya yolu, kırmızı toprağı, asırlık zeytin ağaçları, karstik kireç taşları ile Akdenize özgü bitki örtüsü ile adeta büyük ve yapay bir süs bahçesini andıran bir düzlükte; Belcekız denilen mevkiiden sonra yüksek çam ağaçları arasından bir boğaza doğru yükselir. Boğazdan sonra ise, nispeten dik eğimli bir yamaçtan zigzaglar ile inişe geçer. Karekteristik Likya yolu işaretlerinin nispeten silindiği bölgede, güneydoğu yönünde yamaçtan aşağıya doğru inmeye devam edilirse bir müddet sonra Gavurağılı yerleşiminin batısındaki düzlüklerin üzerinde iniş devam eder. Uzun yamaç inişi , taş örülü bir patikayı geçerek sona erer. Ağaçların ve tarlaların arasından bir km kadar devam eden patika, Gavurağılı yerleşimine ulaşır.

Gey – Bel ; Boğaziçi – Sidyma

Alınca yerleşiminde, asfalt yoldan ayrılan Lİkya yolu patikası, Eren dağının batı tarafında deniz bakan dik yamaç boyunca güneye doğru iner. Ar kovanlarının bulunduğu «Üçkeçi» mevkiinden , aşağıya, cennet koyuna inen patika, Likya yolundan ayrılır. Güneye doğru bir süre daha devam eden patika, yer yer taş terasların olduğu düz ovaya iner. Burada görülen ilk sarnıçtan sağa doğru ayrılan patika ile korsan koyuna inilebilir. Korsan koyu ve daha güneydeki burun boyunca «Kalabantia» arkeolojik yerleşimi görülebilir. Eğer işaretli Likya yolundan ayrılmadan devam edilecek olursa, bir köy evinin önünde ikiye ayrılan Likya yolu, gidiş yönüne göre sağ tarafta Gey ve Yediburunlar yerleşimleri üzerinden Bel yerleşimi yönüne devam eder. Ovadaki bu yol ayrımından sonra, birkaç km lik keyifli ve manzaralı tırmanışın büyük kısmı asfalt yol üzerinden yapılsa da, deniz manzarası ve ayrıca Akdeniz›e özgü karstik kireçtaşlarının içerisinde yetişen makilikler , bu güzergahın peyzajını oluşturur. Gey veya Yediburunlarda bulunan marketler ile içme suyu ve diğer temel alışveriş imkanı bulunmaktadır. Gey köyünde, asfalt yoldan güneybatı yönünde ayrılan Likya Yolu, taş duvarlı tarlalar arasında güneye doğru ilerler. Birkaç km. ilerledikten sonra geçilecek bir boğazın ardından , sağ ( güney) tarafta tabanda deniz olan geniş, derin bir vadinin sol yamacında ince patikada ilerleyen Likya yolunun bu bölümü oldukça keyiflidir. Vadinin merkezindeki dere yatağına kadar aşağıya inen patika, dere yatağından sonra tekrar yükselmeye başlar. Bu vadinin tamamında Akdeniz›e özgü ağaçlar ; keçiboynuzu, asırlık zeytin ağaçları ile pıynar meşeleri görülür. Vadinin sonunda, doğuya doğru yönelen patika, bir boğazdan geçerek çam ormanı içerisinden Bel yerleşimine ulaşır.

Faralya – Kabak- Alınca

Kirme yerleşiminden aşağıya doğru inen Likya yolu, irili ufaklı su kaynaklarının kenarından geçerek Faralya yerleşimine asfalt yola iner. Faralya köy yerleşimi, Babadağ›ın eteklerinde güneye bakan bir yamaçta, kelebekler vadisinin hemen üzerinde yer alan, mevki ve flora açısından son derece özel bir konumdadır. Birçok endemik bitki türü barındırır. Ölüdenizden gelen dolmuş, Faralyadan geçerek Uzunyurt ve hatta Kabak yerleşimine ulaşır. Faralya›da market ve diğer alışveriş imkanı bulunur. Kamp, bungalow veya Akdeniz tipi taştan yapılmış otellerde barınma imkanı mevcuttur. Faralya›yı geçmeden önce ana yoldan sağa doğru sapılırsa, Kelebekler vadisinin eşsiz manzarası izlenebilir. Hatta bu sapaktan aşağıya , vadinin tabanındaki kamp alanına ulaşan bir patika vardır. Sarp kayalıkların üzerinde kurulu iplere asılarak inilmektedir. Ağır yük taşıyanlar veya amatör yürüyüşçüler için oldukça tehlikelidir.

Ovacık-Kirme (Kayaköy)

Likya yolu, resmi olarak Ovacık kasabasının güneyinde, Ölüdeniz yoluna paralel doğu (dağ) tarafında bulunan diğer bir asfalt yolun dönemecinde başladığı kabul edilse de, bilinen Likya ülkesinin batı sınırı olan eski adı Termessos; bugünkü Fethiye ilçesi ile daha güneyinde bulunan yarımada ortasında Kayaköy olarak bilinen eski ismi Karmylassos arkeolojik yerleşimler mevcuttur. Likya ülkesinin en büyük yerleşimlerinden olan Karmylassos (Kayaköy) ile Ölüdeniz arasında, yer yer taş örülü, Likya yolu olarak işaretlenmemiş ancak yürüyüş yolu olarak farklı renklerde işaretlenmiş patikayı geçerek, hem Kayaköy, hem de deniz-orman manzaralı bir yürüyüşten sonra Ölüdeniz lagüne inilebilir. Burada araç yolundan Ölüdeniz kasaba merkezinde bir molanın ardından, Belcekız plajının bitiminde daha güneye inen , dağın yamacında bulunan karayolu üzerinde , daha yukardaki Likya yoluna bağlanan diğer bir patika ile ana Likya yoluna bağlanabilir. Likya yolunun resmi başlangıç noktasından sonraki birkaç km.lik kısım, doğallığını yitirmiş, inşaat çalışmaları nedeniyle genişletilmiş toprak bir yoldan sonra, Ölüdenize bakan sırtın dönemecinde, arkeolojik dönemlerde yapılmış taştan tahkimat bir merdiven ile patika başlar. Sol tarafında Babadağı, sağ tarafında ise açık deniz manzarası arasında, hafif bir eğimle yükselen patika çevresinde yer yer çam ağacı, keçiboynuz ağaçları ile genellikle Akdenize özgü maki ve çalılıklar görülmektedir. İlkbaharda rengarenk kır çiçekleri, sonbaharda ise ıslanmış toprak ve bitkilerin kokusu, yürüyüş yapanların keyifli ve dinlendirici bir gün geçirmelerini sağlayacaktır. Kozağacı yerleşiminde, çeşmenin önünden ayrılan diğer bir patika; çam ve sedir ormanı içerisinde yer yer dik eğimle yükselerek öncelikle yamaç paraşütü indirme noktasına;, oradan da 1970 m. seviyesine, Baba Dağının zirvesine ulaşır. Sıcak yaz günlerinde yüksek rakımda serinlemek isteyenler için keyifli bir tırmanış olabilir.

Alt Kategoriler

  Günümüzde Teke Yarımadası olarak adlandırılan, Antalya ile Fethiye körfezleri arasındaki Akdeniz’e uzanan yarımada antik coğrafyada Likya olarak adlandırılmıştır. Bölgenin güney sınırı Akdeniz ile belirlenmiş; doğu, batı ve kuzey sınırları ise tarihi süreç içinde dönemlere göre değişiklik göstermiştir. Antik yazarlara göre; Antalya’nın hemen batısından başlayıp güneybatıya doğru uzanan Beydağları, Akdağ silsilesi ve onların kuzeybatı doğrultusundaki uzantısı, Likya’nın kuzey sınırını oluşturmaktadır.Homeros Troia savaşlarını anlatan ünlü İlyada destanında Likyalıların Glaukos ve Sarpedon önderliğinde Akhalara karşı Troialıların yanında yer aldığını anlatmaktadır.



Likya İ.Ö.545 yılından itibaren Pers Kralı Harpagos’un zaptı ile Pers yönetimine girip 480 yılında Kral Xerxes’in Yunanistan’ı zaptı için oluşturduğu donanmaya 50 gemi ile katılmıştır. Pers istilası İ.Ö.334 yılında Makedonya’lı Büyük İskender’in İstanbul Boğazını aşıp Anadolu’ya geçişi ve İ.Ö.333′de Granikos Savaşında Persleri yenişi ile sonlanmıştır.

Likya Büyük İskender’in ölümünden sonra İ.Ö.309′dan itibaren Mısır’da hüküm süren generallerinden Ptolemaios’ların yaklaşık 100 yıllık egemenliğine girer ki, bu dönem Likya dilinin unutulup yerini Grekçe’ye bıraktığı dönem olarak bilinmektedir.

Bölge İ.Ö.197-167 yılları arasında Suriye Kralı III. Antiochus’un yönetimindedir. Likya Roma’dan İ.Ö. 167 yılında özgürlüğünü almıştır. Bu dönemde başkent Ksanthos olmak üzere 23 şehrin “Likya Birliğini” oluşturduğu ve birlik adına para basıldığı yazıt ve sikkelerden bilinmektedir. Strabon, Likya Birliğinin 6 büyük kentinin Ksanthos, Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olduğunu belirtmektedir.

Yerleşimlerin birbirlerine bağlanan güzergâhlarla ve uzaklık ölçüleriyle yazıldığı Likya coğrafyasının haritası olan Likya Yol Kılavuz Anıtı, dünyanın bilinen en eski ve tek karayolları haritasıdır.

Birlik Roma İmparatorluğu Döneminde fonksiyonunu yitirmediği gibi bolluk ve refahın da en üst düzeyine bu dönemde ulaşmıştır. Şehir nüfusları 5.000 civarında olup bölge nüfusu 200.000 civarındadır. Sınırlar kuzeydoğuda Kaunos’u (Dalyan ) içine alacak şekilde genişlemiştir. 5. yy. ortalarında Likya Eyaletinin Konsül Valisine bağlı 34 kent sayılmıştır. Demre ve Kaş arasında kalan bölge Likya’nın en yoğun yerleşim görmüş kesimidir. Km2 başına neredeyse 30 yerleşim alanı düşmektedir.

Likya halkının Hıristiyanlıkla karşılaşması 53-57 yıllarındaki üçüncü misyonerlik seyahatinde St. Paulus’un Myra ve Patara’yı ziyaretine kadar dayanmaktadır. Olympos’lu Methodius Likya’nın ilk bilinen piskoposudur ve 312 yılında Patara’da idam edilmiştir. 4-7 y.y.’lardaki Bizans dönemi, bölgede Hıristiyanlığın yerleşip birçok kilisenin inşa edildiği dönemdir.

Bizans’la birlikte başlayan önemli değişimlerden birisi özellikle Demre’nin dağlık kesimlerinde manastır yerleşimlerinin oluşmaya başlamasıdır. Manastırlar, ekonomik ve kamu hayatını etkileyecek kadar önemli bir güç merkezleridir. Likya’daki manastır yaşamı 5. yüzyıla kadar indirilmektedir. 5.-6. yüzyıllarda bölgede çok sayıda ve büyük boyutta kilisenin yapılması bu dönemde bölge nüfusunun oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.

Likya sahilinin büyük bir kısmı kayalıklardan oluşmaktadır. Bu topografya liman oluşumuna bazı yerlerde olanak vermiştir. Strabon, Likya kıyılarının engebeli ve geçilmesi zor olduğunu, ancak limanlarının son derece iyi donatıldığını söylemektedir.

Tunç Çağından itibaren bölgede görülen deniz ticareti, sonraki dönemlerde çeşitlenerek Roma ve Bizans Dönemine kadar sürmüştür. Mor boya, sedir ağacı, zeytinyağı, şarap, sünger Likya bölgesinin önemli yerel üretim mallarındandır. Antik kaynaklara göre Antiphellos ve çevresindeki çok kaliteli ve yumuşak sünger çıkartılmaktadır. Ayrıca gemi yapımında kullanılan Likya Bölgesi sedirlerinin kalitesi çok yüksektir.

Likya limanları doğudan batıya doğru Idyros, Phaselis, Korykos, Olympos, Posidarisus, Melanippe, Gagai, Phoinikos, Andriake, Simena, Teimussa, Aperlai, Antiphellos, Kalamaki, Phoinike, Patara, Pydnai, Arymnessos/Perdikiai, Kalabantia, Karmylessos, Telmessos, Krya, Lissa ve Lydai olarak sıralanmaktadır. Bu limanlardan gerek konumu, gerekse de siyasi ve ekonomik gücü, uluslararası ticarete ev sahipliği yapan Andriake ve Patara diğerlerinden ayrılmaktadır.

Bölge, yöresel gelenekleri ve özellikle kendine özgü mezar mimarileri ile Anadolu’nun en ilginç bölgesi olup, şehirler genellikle kıyılarda ve bölgenin kalbi kabul edilen Ksanthos ile Arykandos vadilerinde kurulmuştur. Kendi dil ve alfabeleri ile tanınan Likyalılara ait yazıtların bir kısmı son yıllarda günümüz dillerine çevrilmiştir ki, bunların çoğu mezar yazıtlarına aittir.

Likya bölgesi, büyük, orta ve küçük ölçekli kentler, liman kentleri, askeri ve yarı çiftlik ve kule yerleşimlerinden oluşmaktadır. Bölgede görünür kalıntıların çoğu Roma ve Bizans dönemine aittir. Dağlarda yoğunlaşan klasik yerleşimlerinde mutlaka rastlanan kalıntılar, zeytinyağı ve şarap işlikleri, tarım teraslarıdır. Nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran bu kırsal yerleşimler, hem kendilerini, hem de bağlı oldukları büyük kentleri beslemektedir.

Likya bölgesindeki konut yapıları genel olarak dört guruba ayrılmaktadır. Birinci gurup; tepe yamaçlarında yan yana sıralı, bitişik her bir mekanının ayrı girişi bulunan konutlar, İkinci gurup; yerleşim alanı içinde kırsal yerleşimlerde birbirinden bağımsız tek yada iki odalı konutlardır. Her iki gurup konutlar çoğunlukla iki katlı, sur içinde toplu yada birbirine yakındır. Üçüncü gurup; 2-4 mekana sahip, tarım alanlarında dağınık halde inşa edilmiş, genelde tek katlı, bazıları avlulu, kendine ait sarnıç ve işliği bulunan konutlar, Dördüncü gurup; ortada bir avlu çevresinde odaların yer aldığı, kırsal bölgelerde yapılmış, genelde zenginlere ait konutlardır.

Bölgede meydana gelen doğal felaketler, salgın hastalıklar kentleri, kentlerdeki yaşamları derinden etkilemiştir. Bunlardan en önemlileri 141, 240, 385,529 yıllarında meydana gelen depremler ve 542 ile 1346-1347 yıllarındaki veba salgınlarıdır. Kıyı bölgelerindeki yıkımlar nedeniyle iç bölgelerdeki yerleşimler önem kazanmıştır.

Ayrıca, İmparator II. Konstans 655′de kendi idare ettiği donanma ile Phoniks sahillerinde Araplara karşı bir savaş vermiştir. II. Konstans uğradıkları bozgundan genç bir askerin fedakarlığı sayesinde kurtulmuştur. Phoniks’te gerçekleşen bu savaş sonrası Arap donanmaları Akdeniz sahillerinde rahatça dolaşmaya başlamıştır.

802 yılında Likya ve Karya bölgesi Abbasiler tarafından ele geçirilmiştir. 10. yy’da Likya ve tüm Akdeniz Bizans hakimiyetindedir. 1155′den sonra Selçuklu II. Kılıç Arslan’ın Bizans ordularını yenmesiyle birlikte Likya Türkmenlere açılmıştır. 1204′ten sonra tüm Likya Türklerin eline geçmiştir.

Likya- Akdenizin görkemli ışık ülkesi
Likya- Akdenizin görkemli ışık ülkesi

200 yılı aşkın bir süredir Likya keşfedilmektedir. Bu benzersiz bölgeden araştırmacıların ne denli etkilendiklerini yukarıdaki birkaç örnek göstermektedir ki; bölge hala araştırmacıları şaşırtmaya devam eden muhteşem kalıntıları ve akıl almaz doğasıyla araştırma ve kazıların ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Bugüne dek gerçekleştirilen kazı ve araştırmalar sonucunda şimdilik aşağıda özetlenecek olan tarih oluşmuştur. Her bir yeni bulgu bu eski hikâyeye yeni parçalar eklemekte ve gün geçtikçe daha anlaşılır bir Likya geçmişi oluşmaktadır.“…bu toprakların şimdiki yoksulluğu ve terk edilmişliği bir yana, sahip olduğu birçok antik dönem kalıntısı; onun bir zamanlar antik dünyanın en kalabalık ve en bahtiyar bölgelerinden birisi olduğunu...

» Devamını oku ..
Likya Yolu- Akdeniz'in gizemli patikası/ Etaplar Halinde
Likya Yolu- Akdeniz'in gizemli patikası/ Etaplar Halinde

Phasellis’ten başlayan ve Fethiye’ye uzanan 509 km lik yürüyüş yolu sadece Türkiye değil , dünyanın en uzun ve en keyifli aynı zamanda en uzun 10 trekking yürüyüş parkurlarından birisi olarak görünüyor.Türkiye’nin uluslararası işaret sistemiyle belirlenen ilk uzun yürüyüş rotası Likya Yolu’nun bır kısmı halen kullanılmakta olan eski göç yollarından oluşuyor. Take Yarımadası’nı kendilerine yurt edinen Anadolu’nun en eski halklarından biri olan Likyalılar’ın izini süren yürüyüş rotası, tarihi mekânların yanı sıra Ölüdeniz, Kabak Koyu, Yediburunlar, Patara, Kalkan, Kaş, Demre, Finike, Adrasan, Çıralı gibi tatil beldelerinin güzargah üzerinde bulunması, 18 Likya kenti ve yeşille mavinin birbirine karıştığı doğal güzellikler içinden geçiyor...

» Devamını oku ..
Likya'nın berrak sularında gizemli dalış keyfi
Likya'nın berrak sularında gizemli dalış keyfi

Türkiye’de dalış tutkunlarının büyük bir keyifle ziyaret ettikleri kıyılar denilince akla hemen likya bölgesindeki Kaş, Kalkan ve Fethiye çevresi gelir. Tam olarak Antalya ile Fethiye arasındaki bu iki nokta, su altında uzun mesafede net görüş sunar. Bu sayede berrak, akvaryum gibi bir suda balıklarla yüzmenin ışıltılı keyfini yaşayabilirsiniz. Eğer scuba diving için Türkiye’de keyifli bir tatil yeri arıyorsanız bu bölge sizi memnun edecektir. Likya bölgesinin zengin sualtını keşfetmek için bölgedeki deneyimli dalış okullarıyla irtibata geçebilirsiniz. Akdeniz’in en önemli dalış bölgelerinden birisi olan Kaş’ta; kanyon, batık, duvar ve gece dalışı yapılabilmektedir. Akdeniz’in eski batıklarını ve büyüleyen denizaltını görmek istiyorsanız...

» Devamını oku ..
Likya semalarında yamaç paraşütü Keyfi
Likya semalarında yamaç paraşütü Keyfi

Kaş’ı havadan görmenin tek yolu olan yamaç paraşütü, 590 metre yükseklikteki Kırdavlı Tepe’den uzman pilotlar eşliğinde yapılır. Kaş’ı koyları ve adacıklarıyla, havada süzülerek yaşamak, bunu deneyimleyenler tarafından “her insanın hayatında en az bir kez yaşaması gereken bir macera” olarak anılır. Modern ve güvenilir ekipmanlar ve tecrübeli eğitmenlerle, yamaç paraşütünü her isteyen yapabilir. Hava koşulları elverişli olduğu takdirde, yamaç paraşütü yıl boyunca gerçekleştirilebilen bir aktivitedir.  Likya'da Yamaç Paraşütü  

» Devamını oku ..
Kaş- Akdeniz'in gizli cenneti
Kaş- Akdeniz'in gizli cenneti

Likya'nın önemli kentlerinden olan Kaş, ilçeyi çevreleyen Antik Döneme ait kentler ve tarihsel değerlerle doyumsuz kültür seyahatleri;Akdeniz'in derinlerde yarattığı heyecanları doruklarda hissettiren sualtı dalışları;Nehirlerde yapılan macera dolu 'kano turları', ekolojik uyumun keşfedildiği 'doğa yürüyüşleri';Derin ve karanlık mağaralara teknik donanımlı mağara dalışları;Yüksek dağlardan turkuaz renkli suların manzarasına süzülen 'yamaç paraşütü';Akdeniz'de değerli taşları andıran adalar ile çevreye yapılacak 'Mavi Yolculuk ve tekne turları;Damak tadınıza uygun deniz ürünleri ve dağlarda yetişen kokulu otlarla tatlandırılan yöresel yemeklerden oluşan mönüsü;Yüzlerce yılın mirası, el sanatlarının çeşit ve güzelliği;Kaş'ın bağlı olduğu...

» Devamını oku ..
Kalkan- keşfedilmeyi bekleyen küçük bir tatil kasabası
Kalkan- keşfedilmeyi bekleyen küçük bir tatil kasabası

Kaş’ın yaklaşık 30 km batısında bulunan Kalkan, bir tabloyu andıran güzelliği ile küçük bir liman kasabasıdır. Kalkan’nın alameti farikası olan ve kasabayı meşhur eden eski Rumevleri başarılı tadilat çalışmalarıyla yenilenmiş ve eski muhteşem günlerine dönmüşlerdir. Son yıllarda popüler olan Kalkan’ın çevresi, yazlık evlere yönelik hızlı bir yapılanma içine girmiştir. Yaz aylarında çok canlı olan Kalkan; hoş barları, küçük otel ve pansiyonları ve belki de hepsinden önemlisi, leziz tatlar sunan balık restoranları ile ünlüdür. Kalkan’ın denize eğimli dar sokaklarından yat limanına yürüdüğünüzde, Akdeniz mimarisinin beyaz aydınlığı ve balkonlardan sarkan rengarenk çiçeklerin ve sarmaşıkların arasında büyüleneceksiniz. Kalkan Hakkında...

» Devamını oku ..
Kekova- doğanın tarihle kucaklaştığı masal köyü
Kekova- doğanın tarihle kucaklaştığı masal köyü

Kekova- doğanın tarihle kucaklaştığı masal köyü

» Devamını oku ..
Olympos & Çıralı— el değmemiş son kalan cennet köşesi
Olympos & Çıralı— el değmemiş son kalan cennet köşesi

Olympos & Çıralı— el değmemiş son kalan cennet köşesi..Antalya’nın güney sahillerinde Phaselis’ten sonra ikinci önemli liman kenti Olympos’tur. Şehir adını, 16. km. kuzeyindeki Torosların batı uzantılarından biri olan 2375 m. yüksekliğe sahip Tahtalı Dağı’ndan alır. Beydağları-Olympos Milli Parkı sınırları içindedır. Kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte İ.Ö.167–168 yılarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçen Olympos, Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip 6 şehirden biridir. Birlik’te Likya’nın doğusunu temsil etmiştir. Kentin günümüze ulaşmış kalıntılarının çoğu orman içinde ağaç ve çalılarla örtülü olup, Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine aittir. Olympos’un günümüze kadar ulaşmış kalıntıları genellikle doğudan...

» Devamını oku ..
Patara- doğanın huzurla buluştuğu yer
Patara- doğanın huzurla buluştuğu yer

Patara çok güzel bir liman kenti olmasının yanı sıra , Likya Birliği’nin başkentliğini yapmıştır . Bölge tarihi ve kültürel eserlere, eşsiz doğal zenginliğe ve güzelliğe sahiptir. Özellikle Türkiye'nin Akdeniz kıyı sahillerinde deniz kaplumbağaların 17 yumurtlama ve üreme sahasından biri olan Patara Kumsalı, 1.derece önemli yumurtlama ve üreme alanı olarak koruma altındadır .Patara Antik kenti, arkeolojik ve doğal değerleri açısından Likya Bölgesi’nin en önemli merkezlerinden biridir. Eski çağlardan günümüze dek süren yerleşim, Patara’nın sınırlarını oluşturan bu günkü Gelemiş Köyü’nün zamanımızda tanınmasına ve tercih edilmesine olanak hazırlamıştır .Patara I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilen antik kent kesiminin...

» Devamını oku ..