Gökçeören – Gökdere
Gökçeörende konaklama ve yemek-içme suyu ihtiyaçları için yerel halk imkan sağlamaktadır. Gökçeörenden itibaren asfaltta bir süre ilerleyen yol, daha sopnra toprak yoldan dere yatağına paralel olarak devam eder. Tatlı bir meyille uzun süre inişten sonra, karadere denilen yaz kış akan dereyi gördükten sonra derenin karşısında tepeye doğru tırmanış başlar. Birkaç saatlik bir tırmanışın ardından önce bir düzlük, sonrada terk edilmiş birkaç eve görülür. Ardından kamp için müsait bir alan ve suyun olduğu , büyük bir çınar ağacının bulunduğu bir yer göze çarpar. Bu noktadan sonra, yeni yol çalışmaları nedeniyle Likya yol işaretleri büyük oranda silinmiştir. Bazen toprak yol , yer yer patika olarak devam eder.
Hacıoğlu yerleşiminden kuzeydoğu yönünde 7-8 km patikalardan ilerlenecek olursa Kandyba antik yerleşimi de görülebilir.
GÖKÇEÖREN ANTİK YERLEŞİMİ
Eski adı Seyret olarak bilinen Gökçeören köy merkezinde Sarıbelen –Kalkan istikametine giden yol çıkışında yolu sağında ve solundaki tepelerde Klasik Dönemden başlayarak Helenistik ve Roma Döneminde kullanılmış bir yerleşim alanı bulunmaktadır.
Oval formlu kuzeydeki tepeciği yamaçlarındaki kaya mezarları yerleşimin Nekropolünün burası olduğunu göstermektedir. Güneydeki tepe silsilesi ise esas yerleşim alanıdır. Tepenin en yüksek noktasında gözetleme kulesi yada içkale niteliğinde olabilecek dikdörtgen bir yapı kalıntısı vardır. Bu kalıntının eteklerinde ise kaya mezarlarıyla iç içe geçmiş konut alanları yer almaktadır. Yapıların mimarisi ve duvar işçilikleri yaşandığı dönemde zengin bir yerleşim olduğunu göstermektedir.
KANDYBA
Elmalı-Kaş karayolu Kasaba çıkışının batısındaki dağ yolundan ulaşılan, günümüzde Çataloluk (eki adı Gendiye) Köyü sınırlarındaki antik Kandyba, batıdan doğuya doğru alçalan ve adeta oval bir masa görüntüsü veren doğal yükseltinin üzerindedir. Batı-kuzey ve doğu yönler oldukça dik ve sarp kayalık iken güney taraf surla korunur duruma getirilmiştir. Güneyde merdivenlerle ulaşılan kent kapısı iki kule ile korunmaktadır.
Akropolü kuzey-güney doğrultusunda uzanan 180 metre boyunda dar ve uzun bir zirveye sahiptir. Ortaçağa ait ve bakımsızlıktan harap hale gelmiş bir şehir duvarı antik temellerin üzerinde yükselmektedir. Akropolün güney ucundaki kayanın kesilmesinden oluşan ve yakın zamanda saray olarak nitelendirilerek, erken 5.-4.yy’a tarihlenen yapı dışında kalan tüm kamu binaları ve tiyatro günümüzde tamamen kaybolmuştur. Akropolün doğusunun evler için ayrıldığı tahmin edilmektedir. Kentteki bazı buluntular, erken Bizans döneminde kısa süreli iskan edildiğini göstermektedir.
Akropolün doğu ve güney eteklerinde kaya mezarları; kuzey batı eteklerinde de yerli kayaya oyulmuş lahit tekneleri ve mezarlarıyla Nekropol alanı bulunmaktadır. Kaya mezarlarından ikisinde Likçe yazıt vardır ve mezarlardan birinin üzerindeki kırmızı boya hala durmaktadır.
Kandyba yerleşiminin en dikkat çeken özelliklerinden biri de Likya tipi mezar anıtı şeklinde yapılmış olan tahıl ambarlarıdır. Yüksekçe bir taş temel üzerine tamamı ahşaptan, kereste hatılların birbirine kenetlenmesi ile yapılmış yaklaşık 20 adet tahıl ambarı tespit edilmiştir.